Geçen gün bir arkadaşım paylaşınca gördüm, dünyada çay demek için hepi topu iki farklı kelime kullanılıyormuş, ya bizim gibi çay ve chay-chai versiyonları ya da té-tee-tea. Ve süper bir açıklaması var bunun, eğer çay kara yoluyla gittiyse bir yere, çay kalmış ismi. Deniz yoluyla taşındığı yerlerdeyse te kelimesinden türemiş.
Çin'de konuşulan çoğu lehçede çay için "cha" deniyormuş, Orta Asya'dan sağa sola taşındığını düşünün, işte meşhur İpek Yolu filan. Farsça, Urduca, hatta Rusça chay olmuş. Aşağı yukarı 2000 yıldır bu şekilde karayoluyla taşınıyormuş çay. (Haritada pembeler.)
17. yüzyılda Hollandalılar çay işine girince Çin'in kıyı bölgesi Fujian'daki limanlardan gemilere yüklemeye başlamışlar çayları, o bölgede de çaya "te" deniyormuş. Bütün Avrupa'ya buradan yayılmış çay. (Haritada maviler.) Portekiz hariç. Çünkü Portekizliler Fujian'dan değil, Macao diye bir kıyı bölgesinden taşımışlar çayı. Macao'da konuşulan lehçede çaya "cha" deniyormuş, Portekizce'de de öyle kalmış.
Eğer bir yerde bu "cha" ya da "te" değil de bambaşka bir kelime kullanılıyorsa anlayacakmışız ki çay orada doğal olarak yetişiyor, dışarıdan taşınmamış. Burma'da mesela "lakphak" deniyormuş.
Çok beğendim çayın bu dünyaya yayılma hikayesini. Çayı düzenli olarak İngiliz damadımız şahsında İngiliz koloniciliğine saldırmakta da kullanıyorum. Yani gerçekten, Hintlilerden çalmamışlar gibi bir de ne kadar İngiliz bir şey haline getirdiler sütlü çayı.
Geçen sene eylülde Urla'dan çeşitli gıdalarla dönmüşüz. Bir dolmalık biber krizi vardı, çok ekmişler, tüketemiyorlarmış. Torbalara doldurup getirdim.
Sonra annem "Yaptın mı dolma? Biberleri naaptın? Biberler?" diye sıkıştırmaya başladı. Çürütmeden dolma yaptım, anneme de ayrıca kanıt olarak tencerenin fotoğrafını çekip yolladım. Bedavaya gelmiyor biberler, sorumlulukla birlikte geliyor.
Çay yapayım, mutfağı toplayayım. Dün akşam aynı anda hem kendimize hem de köpenklere yemek pişirince olaylar çığrından çıktı. Ve tabii ki 3 haftadır ütülenmeyi bekleyen bir miktar gömlek var. Hep var.
İyi bilgi:) ben de burda herkesle "aaa sizde de mi çay deniyo, bizde de aynııı" diyerek sosyalleşmeye çalışıyodum. Neyse ki bilmiyolarmış dünyanın nerdeyse yarısında çay, yarısında te/ti benzeri bi şeyler dendiğini ki muhabbeti boğazıma durdurmamışlar:)
ReplyDeleteBir dahaki sosyalleşme sırasında bu bilgiyi itele, bakalım noolcak. İtele, sonra çayından bir yudum al, gizemli bir şekilde uzaklara bak :)
Deleteoha! son zamanlarda öğrendiğim en faydalı şey... <3
ReplyDeleteYa valla, tez yazmayıp oyalanırken faydalı bilgiler okumuşum yanlışlıkla. En azından hepimiz faydalanalım dedim, iyi oldu.
DeleteBu akşam bu bilgiyi bizim ergene satıyorum ve feci hava atıyorum ahahahaaa :)
ReplyDeleteKaç gündür edindiği ilginç bilgilerle beni ezikliyor çünkü :)
Teşekkürler...
Not: Ütüyü icat eden arkadaşa saygılarımı gönderiyorum :)))
Ahhahhhha yaa rica ederim :D Ergen bastırmada bir faydam olduysa yaşasın! :)
DeleteYa valla ben de elektrik süpürgesine bakarken düşündüm geçenlerde, yüz yıl olmuştur herhalde, gele gele buraya kadar gelebilmiş süpürge konsepti. Hala uzun bir boruyu yere sürttürüyoruz. Jetgiller'de hiç böyle değildi hayat :/
Engin bir aydınlanma yaşadım. Viyuuuu. Sütlü çayla aram yok :/
ReplyDeleteŞunu canlı olarak seyretmiştim ve baya komikti. Kocaman adamlar çay kavgası veriyor bildiğin ahahaha https://www.youtube.com/watch?v=jDlkr-CQNDM
Ahahhahah "Senin egzotik zevklerini herkes tatmak zorunda değil!" :D Murat Bardakçı'nın her fırsatta araya bir Neslişah Sultan sokuşturması ahhahhah ay allahım :)
DeleteBence locada bir çay içelim:P
ReplyDeleteAhhahhahha :D Elektrik var mı? Elektrik varsa çay da olur.
Deleteceryan alıyorum senden.Not:bağkurum var evimde kombili
DeleteCeryan-bağkur-kombi üçlüsü <3 Locaya koşuyorum hemen.
DeleteNe güzelmiş çayın hikayesi. :)
ReplyDeleteYa valla di mi? Ne zamandır okuduğum en güzel şeydi bu.
Delete