Showing posts with label veteriner. Show all posts
Showing posts with label veteriner. Show all posts
August 3, 2016
Çiş
Tahlil kabına çiş doldurmaya muvaffak oldum a dostlar. Umarım gören olmamıştır, Mara ufak tefek bir köpenk olduğu için manzara bir hayli tuhaftı. Ufak dediğim bugüne bugün 16,5 kiloluk bir kütle aslında ama tabii nerede benim evcil tankerleeer, nerede bu yere yakın güdük.
Birazdan veterinere götüreceğim çişi, umarım iyi çıkar sonuçlar. Sokaktan evlat edinince sürpriz paket almış gibi oluyor insan, idrar yolları iltihabı gene neyse, bu çocuğun yaşı çeşitli veterinerler arasında geze geze 7-8'den 3-4'e indi. Sokaktan toplanıp götürüldüğü veteriner neredeyse kısırlaştırıyordu, durduk yere kanser testi yapmasına gıcık kapıp çıkardık oradan. Bir sonraki veteriner "Kısır bu köpek" dedi mesela. Maceralar, maceralar.
Fotoğrafa bakınca sanki dertli dertli yatıyormuş gibi görünüyor, değil. Fotoğraf eski, çocuk kendiliğinden boksuratlı.
Hava kapandı, gök gürlüyor, yaz yağmurundan güzel şey yok bence. Neyse evet, bu çok mühim son dakika haberini de verdiğime göre gidiyorum ben; dünya dönüyor, köpekler işiyor.
November 27, 2011
iyi bişey yapın
baştan söyleyeyim, militer hiçbişeyden hoşlanmıyorum. savaşların da sanırım artık ne gerçek tarafları var, ne haklı nedenleri, kim kimi besliyor belli değil. olan senin benim gibi sıradan insanlara oluyor. bunu hallettiysek esas konuya geçiyorum.
bütün bu ahval ve şerait içinde, ahval ve şeraiti batının doğuyu düdüklemesi olarak tahayyül ediniz, çok saygı duyduğum bi işe kalkışan askerler var. üstelik kurallara karşı çıkarak yapıyorlar bunu. insanlığın büyük bi kısmının "yaane fakir falan insanlar dururken neden hayvanlara yardım ediyosan kiee" diye takıldığı zamanları yaşarken, bu insanların kalkıştığı iş gerçekten aklın sınırlarını zorluyor, bilhassa da içindeki bulundukları durumu düşününce iyice fantastik bi hale geliyor.
hikaye 2006'da başlıyor, afganistan'ın nowzad kasabasına yerleşen ingiliz birliğinden pen farthing diye bi asker bi köpek dövüşünü ayırıyor, köpeklerden biri askerin yanına sığınıyor, yatağının altında uyumaya başlıyor, resmen birlikte yaşamaya başlıyorlar. derken başka bi köpek, 6 yavrusunu teker teker kampın kapısının altındaki 10 santimlikten aralıktan sürünüp geçerek içeri taşıyor. onlara da bakmaya başlıyor askerler, üstelik beslemek bi yana, köpekleri vurmalarını emreden bi kuralın varlığına rağmen, ne hastalığı taşıdıkları belli değilmiş, bu riski alamazlarmış.
kamptaki köpek sayısı arttıkça artarken esas problem ortaya çıkıyor, askerlerin görev süresi doluyor, eve dönmeye başlıyorlar. pen farthing bu noktada benim gözümde kahramana dönüşüyor, kamptaki köpeklerin ingiltere'ye taşınması macerası başlıyor. ve bu macera sonunda bi organizasyona dönüşüyor, afganistan ve ırak'taki hala kalpleri olan bazı askerler dört ayaklı arkadaşlarını geride bırakmamak için uğraşıp duruyorlar, "öylece dönüp gidemezdim" mottosu haline geliyor bu yardım organizasyonunun. nowzad köpekleri için web sayfalarına bakabilirsiniz. bağış kabul ediyorlar, gönlünüzden ne koparsa. artık sadece köpekleri yeni evlerine taşımıyorlar, afganistan'da bi hayvan merkezleri var, afgan veterinerler için eğitim programları var, sadece köpek değil, kedi ve eşeklerle de uğraşıyorlar.
etraflarında dünya yıkılırken kedi köpek eşek peşinde koşan bu insanları ciddiye almayabilirsiniz, asker oldukları için tiksinebilirsiniz, ben herşeyi bi kenara bırakıp çok saygı duyuyorum. ara ara yolladığım iki paket sigara parası karşılığı bağışlara email atıp çok teşekkür ediyorlar. bense paspaslarında uyumak istiyorum.
nowzad'dan da tabi ki kardeşim Z. sayesinde haberim oldu, ilk bağışımı onun zoruyla yapmıştım. filistin'de bi yandan çocuklara parmak boyası yaptırırken bi yandan sokak kedilerine bakan bi çocuk olabildiği için onun da paspasında yatmak istiyorum.
son bi şey, üşenmezseniz eğer, facebook'ta şuraya gidip ( http://www.facebook.com/FeelGoodPark ) sol tarafta "vote for a charity" yi seçip nowzad'a oy verebilir misiniz? application log in olmanızı isteyecek, olun lütfen, 1 dakikanızı alıyor bütün süreç. kazanırlarsa 5000 paund ödül alacaklar, sokak hayvanlarına mama, su, ilaç ve uçak bileti olarak harcanacak.
aşağıya pen farthing'le yapılmış bi röportajı ekliyorum, köpeklerden birinin adının "tali" olması da işin british humor kısmı, inkar edemeyeceğim sesli güldüm.
bütün bu ahval ve şerait içinde, ahval ve şeraiti batının doğuyu düdüklemesi olarak tahayyül ediniz, çok saygı duyduğum bi işe kalkışan askerler var. üstelik kurallara karşı çıkarak yapıyorlar bunu. insanlığın büyük bi kısmının "yaane fakir falan insanlar dururken neden hayvanlara yardım ediyosan kiee" diye takıldığı zamanları yaşarken, bu insanların kalkıştığı iş gerçekten aklın sınırlarını zorluyor, bilhassa da içindeki bulundukları durumu düşününce iyice fantastik bi hale geliyor.
hikaye 2006'da başlıyor, afganistan'ın nowzad kasabasına yerleşen ingiliz birliğinden pen farthing diye bi asker bi köpek dövüşünü ayırıyor, köpeklerden biri askerin yanına sığınıyor, yatağının altında uyumaya başlıyor, resmen birlikte yaşamaya başlıyorlar. derken başka bi köpek, 6 yavrusunu teker teker kampın kapısının altındaki 10 santimlikten aralıktan sürünüp geçerek içeri taşıyor. onlara da bakmaya başlıyor askerler, üstelik beslemek bi yana, köpekleri vurmalarını emreden bi kuralın varlığına rağmen, ne hastalığı taşıdıkları belli değilmiş, bu riski alamazlarmış.
kamptaki köpek sayısı arttıkça artarken esas problem ortaya çıkıyor, askerlerin görev süresi doluyor, eve dönmeye başlıyorlar. pen farthing bu noktada benim gözümde kahramana dönüşüyor, kamptaki köpeklerin ingiltere'ye taşınması macerası başlıyor. ve bu macera sonunda bi organizasyona dönüşüyor, afganistan ve ırak'taki hala kalpleri olan bazı askerler dört ayaklı arkadaşlarını geride bırakmamak için uğraşıp duruyorlar, "öylece dönüp gidemezdim" mottosu haline geliyor bu yardım organizasyonunun. nowzad köpekleri için web sayfalarına bakabilirsiniz. bağış kabul ediyorlar, gönlünüzden ne koparsa. artık sadece köpekleri yeni evlerine taşımıyorlar, afganistan'da bi hayvan merkezleri var, afgan veterinerler için eğitim programları var, sadece köpek değil, kedi ve eşeklerle de uğraşıyorlar.
etraflarında dünya yıkılırken kedi köpek eşek peşinde koşan bu insanları ciddiye almayabilirsiniz, asker oldukları için tiksinebilirsiniz, ben herşeyi bi kenara bırakıp çok saygı duyuyorum. ara ara yolladığım iki paket sigara parası karşılığı bağışlara email atıp çok teşekkür ediyorlar. bense paspaslarında uyumak istiyorum.
nowzad'dan da tabi ki kardeşim Z. sayesinde haberim oldu, ilk bağışımı onun zoruyla yapmıştım. filistin'de bi yandan çocuklara parmak boyası yaptırırken bi yandan sokak kedilerine bakan bi çocuk olabildiği için onun da paspasında yatmak istiyorum.
son bi şey, üşenmezseniz eğer, facebook'ta şuraya gidip ( http://www.facebook.com/FeelGoodPark ) sol tarafta "vote for a charity" yi seçip nowzad'a oy verebilir misiniz? application log in olmanızı isteyecek, olun lütfen, 1 dakikanızı alıyor bütün süreç. kazanırlarsa 5000 paund ödül alacaklar, sokak hayvanlarına mama, su, ilaç ve uçak bileti olarak harcanacak.
aşağıya pen farthing'le yapılmış bi röportajı ekliyorum, köpeklerden birinin adının "tali" olması da işin british humor kısmı, inkar edemeyeceğim sesli güldüm.
June 29, 2011
hola mona!
gittiğimiz veteriner fourvet, ankara'nın en eskisi. hayvan sahibi olanlar bilir, veterinere güvenmek çok zor olabiliyor. insan en ufak şeylerden gıcık kapmaya eğilimli oluyor, ben öyleyim en azından. izmir'den ankara'ya envai çeşit veterinere taşıdım kedilerimi, çok kötüleri oldu, içim rahat gidip geldiğim tek veteriner izmir bostanlı'daki serdar'dır. küçük mucizeler yarattığı oldu hem ev kedilerimizde hem de sokaktan bulup götürdüklerimizde. urla'da annemle takılan mafyöz bişko bugün yaşıyorsa serdar'ın ve kardeşim Z.'nin inadı sayesindedir. gırtlağından kıçına uzanan dikişleri gördüğümde pek umudum yoktu, şu anda koyun ebatlarında ve bahçeyi demir bi patiyle yönetiyor.
ankara'da çok veteriner değiştirdim, özellikle de tekirim mi'ye kanser teşhisi koyulmasından sonra. biyopsi sonucundan aylar sonra haberim oldu, ağlayarak beni neden aramadıklarını sordum, "aranmışsınız 1 kere, burada yazıyor bakın" dedi bana küçücük stajyer bi kız. başkent hayvan hastanesi o dakikaya kadar şahaneydi, karı-koca inanılmaz sevimli insanlardı, bi süre daha götürdüm mi'yi, sonra çaresizlikten aklımı kaçırmış vaziyette başka veterinerlere gittim. yağmurdan kaçarken doluya tutulduk çoğunda, mi de çok dayanamadı zaten.
fourvet bahçelievler'de, posbıyıklı veteriner amcalar ve her daim fönlü bi han'fendi var. fönlü bi elizabeti 20 liraya saymaya kalkınca ona da hemen gıcık kaptım, neyse ki bi kamınsens var hala, para almadılar sonunda. kediye de stajyer bi kız yaptı aşılarını, 87'liymiş allahım, bu haftasonu kep töreni varmış! 87!
karne çıkartmak için oturduk karşılıklı, "5 dakika içinde bi isim bulman gerek, bak yazıyorum karneyi" dedi. panikle aklıma bi önceki blog postum geldi, "mona" deyiverdim. hem sanatsal, hem rakınrol, hem de kendi adımla kafiyeli oldu. 87 için kafa karıştırıcı oldu bu kafiye durumu, akabinde içeri giren kocama neşeyle kediye isim koyduğumuzu ilan edip benim adımı söyledi. kız çocuğumuzu da erkek kaydetmiş ayrıca, ama olsun ben sevdim 87'yi, konuşkan ve merhametli birine benziyor, umarım kalır fourvet'te.
bu ahval ve şerait içinde mona oldu yani adı, daha aristokrat olsaydı mona bobi nikki de la paspas von nını olurdu. böyle oldu. şu anda petburada.com kargosu bekliyoruz, mamaydı kumdu, koko çaldığı plastik saksıyı yiyiyor, mona masanın üzerinde yattığı yerden onu kesiyor, benim evi temizleyip bi adet tübitak raporu yazmam lazım. hayat maraton.
ankara'da çok veteriner değiştirdim, özellikle de tekirim mi'ye kanser teşhisi koyulmasından sonra. biyopsi sonucundan aylar sonra haberim oldu, ağlayarak beni neden aramadıklarını sordum, "aranmışsınız 1 kere, burada yazıyor bakın" dedi bana küçücük stajyer bi kız. başkent hayvan hastanesi o dakikaya kadar şahaneydi, karı-koca inanılmaz sevimli insanlardı, bi süre daha götürdüm mi'yi, sonra çaresizlikten aklımı kaçırmış vaziyette başka veterinerlere gittim. yağmurdan kaçarken doluya tutulduk çoğunda, mi de çok dayanamadı zaten.
fourvet bahçelievler'de, posbıyıklı veteriner amcalar ve her daim fönlü bi han'fendi var. fönlü bi elizabeti 20 liraya saymaya kalkınca ona da hemen gıcık kaptım, neyse ki bi kamınsens var hala, para almadılar sonunda. kediye de stajyer bi kız yaptı aşılarını, 87'liymiş allahım, bu haftasonu kep töreni varmış! 87!
karne çıkartmak için oturduk karşılıklı, "5 dakika içinde bi isim bulman gerek, bak yazıyorum karneyi" dedi. panikle aklıma bi önceki blog postum geldi, "mona" deyiverdim. hem sanatsal, hem rakınrol, hem de kendi adımla kafiyeli oldu. 87 için kafa karıştırıcı oldu bu kafiye durumu, akabinde içeri giren kocama neşeyle kediye isim koyduğumuzu ilan edip benim adımı söyledi. kız çocuğumuzu da erkek kaydetmiş ayrıca, ama olsun ben sevdim 87'yi, konuşkan ve merhametli birine benziyor, umarım kalır fourvet'te.
bu ahval ve şerait içinde mona oldu yani adı, daha aristokrat olsaydı mona bobi nikki de la paspas von nını olurdu. böyle oldu. şu anda petburada.com kargosu bekliyoruz, mamaydı kumdu, koko çaldığı plastik saksıyı yiyiyor, mona masanın üzerinde yattığı yerden onu kesiyor, benim evi temizleyip bi adet tübitak raporu yazmam lazım. hayat maraton.
Subscribe to:
Posts (Atom)