Mayıs ortalarında yeniden ufak tefek online alışveriş yapmaya başladım. Yüzüme sürdüğüm nemlendirici bitmişti, yenisini sipariş ettim. Bir miktar da kitap aldım. Aslında evdekilerle bir süre daha idare ederdim ama barbar kocam aniden "BANA ALBERT CAMUS NE YAZDIYSA AL!" dedi. (Egzistansiyalist Bok. Macera:2)
Roman moman bir şey okuyordu, o kadar kötü, o kadar kötüymüş ki bunlara zaman harcayacağına bundan sonra hep Camus okurmuş. En harika insamış çünkü Camus. Offf allahım geçen akşamüstü arabalardan bahsediyorduk, çok pahalı klasik arabalar, "Belki de Kolera Günlerinde Aşk'taki gibi 70+ yaşımda kavuşurum bu arabaya" dedi. "Ay sen gerçekten okumuşsun Kolera Günlerinde Aşk'ı?!" deyiverdim boş bulunup.
Küstü. Madem buralara kadar geldim, neden iyice sıvamıyorum diye düşünerek bir de "Yok yani kendi kendine mi okudun, yoksa bir kız arkadaşın filan mı vermişti okuman için?" diye sordum. İyice küstü, bazen benden nefret ediyormuş. Ahhahhaha ay hâlâ hatırladıkça gülüyorum!
Aslında Urla'da bütün ev Camus ama adamın kırk yılda bir edebi coşası geldi, neden mani olayım, kükremiş seline bend olmayayım diyerek aldım. Sonra hazır alıyorken bari takip listemdekileri de alayım dedim. Camusleri başucuna dizdim bir kule şeklinde, şunlar da benimkiler:
41 yaşında nihayet Sait Faik okuyacağım, valla çok ayıp ama neyse, hiç okumamış olmak daha ayıptır herhalde diyerek sıyrılıveriyorum bu konunun içinden.
Bunları süründürmeden bu yaz okusam ne güzel olur. Duman Olan Adam'ı okudum içlerinden sadece. Montaigne'nin Yol Günlüğü'nü de gazla aldım, okuyacağımdan pek emin değilim şu anda. Neyse, daha iki ay yaz, birkaç ay da sonbahar var. Kış gelip de ruhum göçene kadar her şey olabilir, zaten benim mevsimsel buhranlarımın da bir önemi kalmadı pandemi hayatımıza girince.
Gideyim cacık filan yapayım. Nasıl geçti perşembeniz, iyi misiniz? Öbtüm çok.
Egzistansiyalist Bok. Macera:0 da benim :D Nisan ayında Sartre'ın yedi sülalesine kadar her şeyini okudum. Sonra iyi mi hissettim.. hayır. Tokyo'nun Son Çocukları'nı okumuştum ilk basıldığı zaman. Fakat yorumumu şimdi paylaşmayayım. Etkilemek istemem. Yalnız ben aylardır almıyorum hiçbir şey. Stoğumu eritmeye çalışıyorum. Ve fakat zalımlar Kerouac basıyor, durmuyorlar. Nasıl olacak bilmiyorum. Ağzım sulanıyor Yeraltı Sakinleri'ne. 1-2 ay daha Evrensel'e inmem herhalde (Dost, İmge.. Şubat'tan beri gitmediğim yerler çok özledim). Online de almıyorum. Mart başı bir seferinde bir krize girip 3-5 kitaplık kitapyurdu kaçamağım olmuştu. Hepsi o kadar. Ölmez sağ kalırsam artık senenin sonuna doğru elden kitap almaya geri dönerim. (Montaigne demişken Flaubert Beyefendi'nin Doğu Yolculuğu aylardır başucumda duruyor; bir ara okusam fena olmayacak sanırım).
ReplyDeleteArtık yarın yazmam gerek yediğim haltları. Söz veriyorum bu sefer muvaffak olup masabaşında yerimi alacağım (bu yoruma yazdığım şevki kendi blogumda göremiyorum). Onu yazarsam açılmayı umut ediyorum. Sonra belki yeni albümlerden bahsederim. Bir sebepten ötürü Mayıs ayının tamamını müziksiz geçirdim. Haziran ortası gibi ufak adımlarla yeni yeni dinlemeye başladım. Hayatımın en uzun ve en müziksiz ayıydı.
Ahhahhaha maceranın başladığı yer :D Aldıklarımdan biri Tahsin Yücel çevirisiymiş, özTürkçe ama dile pek yerleşememiş kelimeler yüzünden sinirlendi bu sefer de. Bırakıp bir sonrakine geçti.
DeleteTokyo'nun Son Çocukları'nı neden aldığımı bilmiyorum, çok gördüm galiba sağda solda, atıvermişim sepete. Ben de inmedim aşağı aylardır, kitapçı gezemediğim gibi kooperatif peyniri de alamıyorum. Bu kule beni bayağı idare eder, zaten evde başka kuleler de vardı :/ Ay Flaubert Bey'in kitabına da bakayım, doğuydu yolculuktu, hemen çok ilgimi çekti.
Bütün tembelliğimle Spotify'da hazır caz listeleri dinlemeye devam ediyorum. Hava ısınınca "Summer Jazz" filan açmaya başladım, bu kadar olabiliyor :/
Ay hadi bekliyoruz bak :) Biraz girince alışıyor insan :)
Perşembem portmanto temizleyerek geçti, keyifli değildi lakin kitaplarınızı görünce bir mutlu oldum nedense, iyi okumalar :)
ReplyDeleteBen de bugün toptan ev temizliğine girişeceğim, şimdiden çok mutsuzum. Üstelik öğlen oldu, başlamadım bile :D Kitaplar beni de mutlu ediyor, hiçbir şey olmasa bile en azından kitaplar var diye düşünüp seviniyorum :)
Deleteeşinizi o kadar iyi anlıyorum ki. ben 80'ler-90'lar filmleri izliyorum, saul bellow ve jean rhys'ı tekrar tekrar tekrar okuyorum, hala placebo dinliyorum. yoo yoo, ilginç olayım diye değil, yeniler tat vermiyor, zaman kaybı gibi geliyor.
ReplyDeleteAy bilmiyorum valla şenaybeyciğim, bir yerlerde iyi bir şeyler var ama ben bulamıyorumdur diye düşünüyorum inatla. Belki de ikiniz gibi uyanmam ve geri dönmem gerekiyordur.
DeleteBen bayadır alışveriş yapmıyorum gerçi okumuyorum da, kitaplar hep yarım :). Şu aralar çok yükseğim, bir online alışveriş yapacağım ve nedense elim hep uzak doğu edebiyatına gidiyor. Demem o ki Tokyo'nun Son Çocukları'nı okudun mu? Ekleyeyim sepetime ben de.
ReplyDeleteAy okumadım daha fakat yukarıda Zihnibey "Yorumumu paylaşmayayım, etkilemek istemem" yazınca şüpheler doldu içime ahhahhha :D Uzak Doğu edebiyatı benim için tamamen bilinmez sular. Gene Zihnibey'den duyup bir Japon polisiye/gerilim okudum, bayağı ağzım burnum dağıldı, tam bir manyaklıktı. Dur sıkıştırayım araya Tokyo'nun Son Çocukları'nı bugün yarın da bitsin bu gerilim. Almışım artık, mecbur okunacak o kitap :D
Delete