Halim yok, pek tadım tuzum yok, zaten yazacak bir şeyim yok. O arada bir de "İzmir'e geri dönmek istiyorum" ağlamaya başladım, iki gün sürdü. Ama ne ağladım; kendi kendime ağladım, telefonda annemlere ağladım, kardeşime yolladığım sesli mesajlara ağladım, bayağı bildiğiniz şarıl şarıl ağladım. İki gün boyu. Neyse, geçen haftaydı bu. Ağlamam kesildi ama geri dönme isteğim baki. Neyse, sonra yazarım bunu. Nereden çıktığını buldum sanırım, sebepler ve sonuçlar var.
Kaç gecedir hava sıcaklığı sıfırın altına düşüyor, her sabah "Bugün sardunyayı içeri alayım" diye kalkıyorum yataktan. Olmadı, olmadı, bir türlü alamadım. Yapmam gereken hiçbir şeyi yapamıyorum, aslında hiçbir şey yapmıyorum, nefes alıyorum sadece. Dün hava kararırken attım kendimi dışarıya, saksıyı sildim filan, kucaklayıp getirdim içeriye. Sonra mutfağın bu yarı karanlık köşesinde dikilip sigara içtim, sardunyanın fotoğrafını çektim. En azından bir kalem işi yapmış oldum. Geriye kaldı 300 kalem iş. Salondaki plastik saksılardan biri elimde kaldı mesela, kıtırt diye parçalara ayrıldı. Olduğu yere bırakıp kaçtım. Ütülenecek şeylerden de kaçıyorum. Halılar, perdeler, bulaşıklar, market torbaları, covid, hayat, pırasalar üstüme üstüme geliyor. Ayh, neyse.
Kitap okuyorum, gece yatarken okuyorum, sabah kahvaltı ederken okumaya devam ediyorum. Öykülerini çok beğendiğim bir yazarın ilk romanını aldım, online kitapçıda satışı başlamamıştı, Tunalı'ya inip YKY'den pençeleyerek aldım. 400 küsur sayfayı 4 günde okudum, o dünya güzeli öyküleri yazan insan neden bu çorba gibi romanı yazmış diye düşündüm, bozuldum. İçindeki "süpermen-kriptonit" "o güzel atlara binip gittiler" "büyümek istemeyen peter pan" gibi klişeler içimi öldürdü. İyi yerlerini cımbızla ayıklamaya çalıştım ama yani roman okumak böyle bir şey olmamalı, niye ayıklamak zorunda olayım?
Bu romanı hiç başıma gelmemiş gibi sessizce kitaplığa tıktım, bir gerçek suç romanı okumaya başladım, iyi geldi. Sırf cinayetli olduğu için de değil, ne güzel yazmış adam ta 1950'lerde. Capote'nin Soğukkanlılıkla'sıyla kapışır, valla belki biraz döver bile. Meyer Levin - Compulsion, Türkçe basılmış mı bilmiyorum, bulamadım internet dükkanlarında.
Ay internet var mı yok mu belli değil, Spotify çalışmıyor. Yazıyı yollamayı deneyeyim, gideyim. Naapıyorsunuz, iyi misiniz?
hoff mina, demin buna benzer şeyleri ben yazdım bloguma. her şeyden kaçtığım elimi bir şeye sürmediğim bir dönemden geçiyorum ki meğer yalnız değilmişim. yemek yapmak istemiyorum, ev ile ilgilenmek istemiyorum, kitap okumak bir şeyler izlemek is te mi yo rum. biraz fazla yürümeye karar verdim ben kıllı evladım ile. bu bir nebze işe yaradı. dün assos'a taşınma hayalleri kurdum, sonra oturdum sıkışmışlığıma saatlerce ağladım, korkak olduğumu düşünüp biraz daha ağladım. bugün daha iyiyim. aman yeaa bu da geçecek, diyorum sürekli, neler geçmedi, diyorum. ama yani ooofff hoooooooof!!!!
ReplyDeleteyazını okuyunca yalnız olmadığımı gördüm, bak sende yalnız değilsin. bu aralar herkesler böyle hissetmekte ama bana da ne ki yani herkesden bir yandan da. neysee, ben şimdi azcık da gidip diğer koltukta hofflayacağım. öperim çok.
Yalnız olmadığını bilmek valla biraz iyi geliyor :) Fazla fazla yürümek de çok iyi fikir bence, bir şey düşünemeyecek kadar yorulup yatağa girmek lazım hepimize. Didik didik 1993'e kadar filan indim, "Onu neden öyle yaptım, bunu neden böyle dedim?!?" diye, ohh allahım :/
DeleteBen bu şehirde, bu hayata daha ne kadar tahammül edebilirim bilmiyorum. Pandeminin de tabii çok etkisi var bu ruh halime ama tohumları ekileli oluyor bayağı. Umarım şu hayallerin bari bir kısmı gerçek olur ya, çok azına bile razıyım.
Gidip duşa gireyim ben de. Hala gerzek gibi "Ay bir yere giderken giyerim" diye ayırdığım iyi gün kıyafetlerim var. Onları sırayla giyeceğim artık :) Ben de öpüyorum çok, Kıllı çocuğumu da öp benim yerime 🧡🧡🧡
Üşüyorum. Sebebi belli, komşular. Yakmıyorlar ve kaç kıştır benden geçiniyorlar. Ama bu kış muhtemelen bir gün gelecek ve kapılarına dayanacağım. Yapacağınız komşuluğa selam edeyim diyeceğim :)) Hadi hayırlısı (bir de favori aktiviteleri geceyarısından sonra çivi çakmak).
ReplyDeleteLars von Trier'in Melancholia filmini seyretmiş miydin bilmiyorum. Biraz o filmde yaşıyor gibiyiz. Depresyon sırasında insanın zaman algısında kırılmalar oluyor ve bence pandemi herkesi depresyon olmasa bile depresyona benzer bir şeylere maruz bıraktı. Dolayısıyla da hiçbir şeyi tam yapamıyoruz veya yetiştiremiyoruz. Bakıyorum, gün içinde neler olup bitiyor. Eskiye nazaran müthiş bir hantallık ve verim kaybı. Son 6 aydır pandeminin yanında kendi sorunum da eklendiğinden double espresso gibi bir şey yaşıyorum. Acı. Yavaş. Filmin en başında karakterlerin zamana aykırı yavaşlıkta hareket etmelerini bugün daha iyi anlıyorum (o adamı da çok seviyorum fakat her izlediğimde 2-3 gün moralim bozuk halde dolaşıyorum, geçen yine Idiots seyredeyim dedim ertesi akşama kadar duvarlara bakakaldım :D).
4 günde 400 sayfa.. Var bir hayalimiz. Eskiden ben de öyleydim. Şimdi kağnı gibiyim. İyi haberse şu, deniyorum, sonuç almaya başlıyorum. Ryu Murakami'den devam ediyorum son günlerde. Araya biraz Stephen King. Isınıyor gibiyim :) Temmuz'dan beri ayağım basmadı Tunalı'ya. Yazarken bile ağlamak geliyor içimden. O kadar özledim.
Spotify demişken, ben neden bloguma listeleri ekleyemiyorum? Eskiden eklediklerim de uçmuş. Saçımı başımı yolacağım. EYYY SPOTIFY!! (onlara bir konuda daha kızgınım, yazacağım).
Herkese selamlar:)
Ay bu apartman hayatı, sanırım herkesin sinirlerinin bozuk olmasıyla da birlikte iyice korkunç bir hal aldı. Geçen gece alt komşumuz kadın, çocuğuna "ALLAH BELANI VERSİN" diye temiz bir beş dakika boyu bağırdı. İlkokul çocuğu, bilmiyorum ki ne yapmış olabilir :/
DeleteDogville ve Dancer In The Dark'ı seyretmişim ben sadece, ikisi de ayrı ayrı hayatımı mahvetmişti :) İyi bir günümde seyredeyim Melancholia'yı, şu yazdıkların çok ilgimi çekti. Ay çok saçma olabilir şu yazacağım ama bazen düşünüyorum, zamanında travma sonrası stres bozukluğuyla boğuşmuş olmamın bir faydası oldu bana bu pandemi döneminde, en azından çökmeye başladığımı fark ediyorum. Fark edince de sakinleşiyorum biraz, ufak tefek müdahale ediyorum kendime.
Sen Ryu Bey deyince hemen baktım, acaba Türkçe yeni kitap mı basıldı diye, basılmamış :/ E-kitap bakayım bari. Hala The Stand'e başlamadım, acaba başlasam da 2020'yi öyle mi kapatsam ahhahha, manidar manidar :D Geliniz Tunalı tarafına Zihnibeyciğim, Shades'e yeni rock ve progressive rock albümler gelmiş. Ne gelmiş tam olarak bilmiyorum, böyle gizemli bir mesaj geldi bana.
Ay ben denemedim bile Spotify listesi eklemeyi bu aralar, blogger beni çok bunaltıyor gerçekten. Herkesler selam söylüyor efendim :)
Ahaha bu Shades updateleri bana da geliyor. Ajanlarımız var anlaşılan :D Bakıyorum telefona, "Zihin'cim bak şu şu gelmiş sen seversin" gibisinden mesajlar. Süleyman Abi'nin muhabbetini özledim :(
DeleteMelancholia'yı vizyona girdiği o "kutlu" günde ilk seansta izlemiştim. Salonda 2 kişiydik arkadaşla (hangi ruh hastası sabahın 10'unda Trier izlemeye gider ki?). Film bitti. Işıklar yandı. Bizi birbirimize sarılmış halde buldular ahaha :D Idiots'ı da öneririm aslında. Filmografisinde biraz yok sayılıyor ama en arıza ve öte yandan derdi olan filmlerinden biriydi. Son on beş dakikasını :O şeklinde izlemiştim.
Var valla ajan :D Ay sana da gel Tunalı'ya dedim ama pasajda devamlı covid pozitif çıkıyor, onu da söylemiş olayım. Sen atlattın gerçi 🧡 Ben bir aydır gitmiyorum, gitmiyor olmam Süleyman'ı durdurmuyor tabii, uzaktan hakaret ediyor :D Bugün ekmeğe sürmelik balkabaklı çikolatalı krema fotoğrafı yollamış, "Alsın bunu, sever" diye ahhahhhahha :D "AL BUNU, SEVERSİN."
DeleteAy sinirlerim bozuldu sinema salonundaki halinize ahhahhahhhaha :D Sana iki korku filmi yazacaktım, ohhh araya haftalar girdi, yarın email yazayım da anlatayım.
Mina daha bu sabah (dinlenmsem de) birşeyler konuştum kahvaltı masasında kalkamıyorum kalkabilmek, kalkmayı istemek için bir nedenim yokmuş gibi falan geveledim bişeyler, birçok kişi aynı modda bence, bazen fazlasıyla gayret ettiğimi düşünüyorum kendimi resmen ittire kaktıra günü geçirip bir sonraki için uykuya yatırıyorum. Yürüme dışarıda olma işini ihmal etme bana çok iyi geliyor, sar sarıştır serin deme at kendini dışarı. Sardunyan nasıl güzel açmış benimki de şaşırtıp hala açıyor, evde olanlarda tık yok, dışarıya maruz kalan hatta azıcıkda üşütülmüş olan daha canlı ve azimli :)
ReplyDeleteGitme fikri neden oluştu merak ettim, gerçi kalınası birşeyi yok buraların o da ayrı. Ben yine attım kitapları bir köşeye allahım bir türlü dikiş tutturamıyorum, elime alınca her gün istisnasız kestirmeme neden oluyor bu defa da gece dalamıyorum. Senin kitap yorumlamalarını çok seviyorum :) haklısın cımbızlamak zorunda diiliz. Daha iyi hissetmen dileğiyle.. ;)
Ay Derya bak ben hemen anladım kahvaltı masasında anlattıklarını 🧡 En az bir 20 dakika tavana bakıyorum uyandıktan sonra, allahtan köpek iteliyor bir şeyler oluyor da mecbur çıkıyorum yataktan. Yoksa hakikaten çoğu sabah ne bir neden bulabiliyorum ne bir anlam. Çıkacağım yürüyüşe, bence de yapılacak en iyi aktivite yürüyüş.
DeleteSardunya kesin bozulacak içeri aldım diye ahhahha :D Hiç sanmıyorum çiçek açmaya devam edeceğini, geçen sene de tekrar dışarı çıkarana kadar idareten durmuştu içerde. Yazacağım gitme fikrini, belki yazarken kafamı da toplamış olurum. Uzun süre bir şeye konsantre olamamayı o kadar çok gördüm ki etrafımda, boşver, okuyabildiğin zaman okursun. Ben de zaten anca roman okuyorum, öyle iş güç bilim filan olunca benim de anında uykum geliyor :)
Bugün iyi bir gün mesela, her şey çok normal, ben de normalim :D Öpüyorum çok 🧡🧡
Mina korkutma beni yaz arada,nefes aldığını bilmek iyi geliyor.sherlok izliyorum bir haftadır.senden sonra en sevdiğim sosyopat o oldu�� çok eskiymiş bu dizi kesin izlemissindir niye tavsiye etmedin ettinde kaçırdım mı,belkide sevmedin bilemedim öpüyorum
ReplyDeleteAhhahhahhha Şerlok 🧡🧡😂 Ay seyrettim tabii diziyi sevine sevine ama ne zaman seyrettim, hiç hatırlamıyorum. Belki de aylarca yazmadığım bir döneme denk geldi, kimbilir. Çok kararlıyım bugün yazıcam. (3 ay yok oldu ortadan.)
DeleteSen en son ne zaman yazdın diye üste çıkayım dedim, eh olmuş senin de iki hafta kadar. Fakat ne diyeceğim, yazıların her tarafına tıklıyorum ama hiçbir yere gidemiyorum, niye acaba yav?
Benim blogdan bahsediyorsan aramızda kalsın kafayı yedi galiba,yorumları kapatmış geçen hafta,içsel bir şeyler yaşıyor bakayım bokunu çıkartmadan
DeleteSenin blog. Ana sayfayı görüyorum, yazının devamına tıklıyorum, üzerine tıklıyorum, yorumlara, bulduğum her yere tıklıyorum, ana sayfa kazık gibi duruyor, hiçbir yere gidemiyorum oradan :/
Deleteİnşallah tahmin ettiğim kitaptır, çok tereddüt ettim almadım, o gibi geldi bahsettiğin kitap :)
ReplyDeleteBaş harflerini veriyorum kitabın: K.T. 😀😅 Çok çok kötü bir roman da değil, çok ilgi çekici yerleri var. Bazı bölümlerinden, öykülerinden aldığım hazzı da aldım. Ama yani bitirince "Ne okudum ayol şimdi ben?" dedik, arkadaşımla aynı anda okuduk kitabı. Ben sonundan nefret ettim, bunu da belirterek sessizce uzaklaşıyorum çünkü millet çok övecek bu romanı gibi bir his var içimde :)
DeleteDün epey uğraştım ama yorum yazamadım. Evet o kitap gerçekten de, iyi ki de almamışım :))
Delete300 kalem iş mi? Çok iyiymiş :) Mesela 400 de olabilirdi. Hatta ve hatta 500 bile olabilirdi! İyi yanından bakmak lazım :) Tabii böyle iyi yanından bakmaya alışınca o 300 kalem iş kısa sürede 600'e de ulaşabilir :) Yazarken yoruldum, bitmez bu işler. Ama hayat güzel, yaşamak lazım :) Neşeli sevgilerle :)
ReplyDeleteBelki de 500 kalemdir?! İşleri yapmadığım için kesin sayıyı asla bilemeyeceğiz ahhahhahha :D Dün gece iyi uyudum, bu sabah da iyi kalktım, güneş de var. Bizden de neşeli sevgiler 🧡
Delete1) İyi olmaya, iyi hissetmeye çalışmayı bıraktım. Olmuyorum, olamıyorum. Ne olmak istediğimi de bilmiyorum zaten. Nedir yani hangi noktada kendimi iyi hissediyorum? Sadece ipin ucunu daha fazla kaçırmamaya bakıyorum. Onu yapabilmek için de kafayı listelerle bozdum. Günlük yapılacaklar listesi, haftalık yemek listesi, alınacaklar listesi, mutfak ihtiyaçları listesi, hatırlamam gereken şeyler listesi.. Listelerin altında kalıp, her birine tik attıkça da kafamdaki sesler ve bezginliğim de bir tık azalıyor. 37 yaşında kendimi alkışlama sebeplerim: bugün 3x50 mekik çektim, yeşil çay içtim, Fransızca çalıştım ve dişlerimi fırçaladım. Yææææy!
ReplyDelete2) İş arkadaşım pozitif çıktı. Ben negatifim (no pun intended) ama zorunlu izolasyondayım. Kaymakamlık 1 hafta sonra lütfen bir zahmet aradı evdesiniz inşallah demek için. (Sonra vay efendim ben neden bu kadar çok küfrediyorum?)
3) Bugün şunu görünce önce sırtlan gibi güldüm: https://www.instagram.com/p/CIFn0Z2h-Jm/
Sonra giyip giymediğimi kontrol ettim.
4) Aha buraya da liste yapmışım.
Yapılacak en iyi şeyi yapmışsın yemin ederim, listeler hayat kurtaran şeyler. Tam dediğin gibi "Bari ipin ucu iyice kaçmasın" eşiğindeyim. Bazı ipler kaçtı bile :/ Zaten sıfır disiplin, sıfır irade bir insanım, bu dönem iyice sıçtı her şeyin içine. 41 yaşında kendimi alkışlama sebeplerim: bugün duş aldım, temiz kot ve kazak giydim, kendimi kesmedim :)
DeleteBu kadar negatif olmasaydın kaymakamlık daha önce arardı kesin, aşırı covid-negatif olduğun için gerek duymamışlardır meh meh meh :D Ay ikinize de geçmiş olsun, hafif geçiriyordur işalla. Bizde hala "arkadaşın arkadaşı" sınırlarını geçmedi covid, nasıl olabildi bu bilmiyorum.
Ahahhahhahh ay takip edicem hesabı! Ben don konusunda çok disiplinliyim, ondan şüphelenmedim hiç ama insan bıçaklama konusunda yardım alabilirim, birinin dur demesinde fayda var.
Gideyim liste yapayım.
Selam Mina ^.^ Yazıyı okudum, yorumları okudum. Herkese de tek tek takıldım ya acaba dolunaydan falan böyle olmuş olabilir miyiz? Merkür retrosu diye de sallayabiliriz bilmiyorum. Ben de yapmam gerekenleri liste yaptım her gün kahve içmek su içmek gibi şeylerin üstünü çiziyorum sadece :D Listeye normalde yaptığım şeyleri eklemek çok iyi oluyor nefes al falan da yazıyorum utanmadan :D
ReplyDeleteBirkaç iş görüşmesi yaptım. Sakinleşmek için yarım bardak suya 2 papatya çayı koyayım dedim pamuk gibi oldum. Papatya çayları iyi ki var.
Umarım kısa sürede geçer gider bu kara bulutlar. Ben de kendimi zorlayacağım biraz okumak için, ilham verdin.
Köpüşlere ve bitkilere çok selam. 🖐🏽
Dolunaylar, Merkürler, efendime söyleyeyim bir de 9. ayına giren covid felaketi derken herkesin ruh hali boku yedi sanırım. Yap liste canım benim, ben de yapacağım sıfırdan başlayıp, bizi listeler kurtaracak :) Okudum o iş görüşmesi/telefon görüşmelerini, okurken tansiyonum düştü ahhahhhaha :D Ben eve su söylerken fenalık geçiriyorum, iş görüşmesi yapsam herhalde ambulans çağırırdım arkasından. Ama yalnız değiliz, şu anda doçent olarak İstanbul'da hayatını sürdüren sarıkafalı bir arkadaşımın kazıya karpuz almak için telefon açıp kapatırken karpuzcu abiye "Öptüüüüüm" demişliği var. Bunlar oluyor hayatta :D
DeleteLipton'un Time to Relax, Bedtime Bliss filan diye bitki çayları var, ben de onlara dadandım, çoğu papatyalı. Çok severek içiyorum. Geçecek tabii kara bulutlar, artık sona doğru yaklaştık, biraz daha sabır, biraz daha papatya çayı :) Bizden de çok selamlar, sevgiler, ıslak burunlar 🧡🧡🧡
çok yakın zamanda duyduğum ama nereden, kimden duyduğumu bir türlü hatırlayamadığım bir şey var. "bu dönem pek çok insan geçmişe dönmüş ve geçmişteki ihtimalleri düşünüyormuş." tam olarak böyleyim. sürekli o öyle olsaydı bu böyle mi olurdu yoksa şu mu sebepti de bu oldu dardardar kafamın içi çok acayip. kendimle bile konuşmadığım bir sürü başka şey de üşüşüyor kafamın içine, keyfim zaten şöyle böyle. bende bir sürü şeyin üst üste gelmesi durumu da var (biliyor ama kendime bile dillendirmiyorum tabii bunları da yine) ve an geliyor gemileri filolarrrrca yakasım geliyor ama iyi ki ödlek ve sakin bir tipim de duruyorum.
ReplyDeletebi de seni çok seviyorum. kafanın tam tepesinden hoyratça ısırarak seviyorum hem de. şu blog komşuculuğunda bunca yıl balkondan balkona neler atlattık cağğnım mina, bunu da atlatacağız. yaz gelecek kendimizi sokaklara atınca rahatlayacağız, dayan bak ahmed arif ne demiş? "dayan rüsva etme beni"
(evet yine hiçbir düzgün cümle kuramadan mina'nın seni anlayacağından nedense aşırı emin olduğun bir yorumdu sevgili beynim, sana da aferin.)
Ay bu "öyle mi olsaydı, böyle mi olsaydı"lar çok yorucu değil mi, yemin ederim pestilim çıkıyor bu trene binince ahhahhha :D Hiçbiri de gerçekten önemli şeyler değil yahu, neredeyse hepsi detay. Sabah bir arkadaşımla konuşuyorduk, aslında etrafımızda ne çok teşhis almamış psikopat ve sosyopat var diye. Neden bilmiyorum bu topraklarda kayışı tamamen kopartmanı sağlayacak o son sınırı geçmiyoruz genelde. "Ay elalem ne der?" mesela, bence çok etkili bir bariyer ahahhhahha :D Ben tembelim, gidip benzin filan almaya üşeniyorum. Bidon bulmak lazım, evde 5 litrelik pet şişe bile yok.
DeleteBen de seni çok seviyorum, kafamı neşeyle ısırttırırım 🧡🧡🧡 Bitse de gelsem ben, valla konser monser umrumda değil, denize bakıp çay içelim, kanepede kıç kıça oturalım. Ay dün akşam haberlerde büyükşehirlerde sokakları ve meydanları gösteriyorlardı, sokağa çıkma yasağı başladı, bakınız sokaklar boş diye. İstanbul'a geçtiler, ya bakıyorum Taksim Meydanı, anıtı biliyorum. Ama arkasında dev bir bina var, hayatımda ilk defa görüyorum. "Şafak burası Taksim Meydanı değil mi?" dedim, "He" dedi. "Bu kahverengi şey ne ayol arkada?" dedim. Camiymiş. Sonra İzmir'e geçtiler, baktım canım memleketim Karşıyaka, yukarıdan drone ile çekiyorlar. Ayh bunlar içime oturdu, gittim mutfakta 3 dakika ağladım :/ Normal bir pandemi akşamı oldu :D