June 4, 2021

Arkadaşlar 1

Market siparişi bekliyorum, dün gece yatmadan vermiştim, şimdi baktım da yemek yapmaya yarayacak hiçbir şey almamışım. Kraker filan almışım, limon ve kahve. Bir demet nane. Ayh neyse.

Şalanj olmadan yazmıyorum anlaşılan, SoniPan bir değil iki şalanjla derdime çare olmuş. Şuradan gidip bakabilir, gönlünüzce iştirak edebilirsiniz. Ben arkadaşlı mim ile başlıyorum. Toplam 3 arkadaşım filan var benim, neden başlıyorum inanın bilmiyorum. Kervan yolda düzülür, umarım. Olabilir.

1. Bir çocukluk arkadaşı ile bir anı:

Bu anının kahramanları çocukluk arkadaşım Fahrettin, ben ve Fahrettinlerin evdeki devasa kitaplık. Aslında çok küçüktük, ben yarım yamalak parçalar hatırlıyorum. Fakat yıllardır aile içinde anlatıla anlatıla bitmedi bu hadise. 1980'lerin başlarına dönüyoruz, annem beni de alıp Ayşe Teyze'ye gitmiş. Bu ikisi bir araya gelince zaman ve mekan bükülüyor, o kadar eski arkadaşlar ki bükülüyor yani. Bir an ortalığın feci şekilde sessizleştiğini fark etmişler, "ÇOCUKLAR NE YAPIYOR?!" diye peşimize düşmüşler. 

Kitaplıktan evin tuvaletine kadar yol yapmış, kitaplıktan aldığımız kitapları klozetin içinden maşrapa ile aldığımız suyla ıslatmaktaydık sevgili komşular. Yani çok emin olmamakla beraber sebebin şu olduğunu tahmin ediyorum: kağıt ağaçtan yapılıyor, kitaplar kağıttan, o zaman neden kitapları sulamıyoruz? 

Günün geri kalanı annem ve Ayşe'nin panik içinde ıslak kitapları kaloriferlerin üzerine dizmesiyle, saç kurutma makinesiyle kurutmaya çalışmasıyla filan geçmişti. 

Şuraya bir çocukluk fotoğrafımızı koysam ne hoş olurdu ki yani o tek çocuk, ben ilk çocuk, kıyamet gibi fotoğraf var aslında. Her şey annemlerin evinde.

Ankara'da hava şu anda 15 derece, bulutlu mulutlu. Köpenkler evin çeşitli köşelerinde uyuyor, ben de çalışayım biraz. Öbtüm.

6 comments:

  1. ahahshsh acaba deney mi yaptınız? "suyu görünce canlanırlar mı, dile gelirler mi?" falan diye?

    ya yemin ederim şu dünya üzerinde çocuklar kadar mantıklarına, düşünme yollarına hem şaşırıp hem de hayranlık duyduğum başka canlı yok. kedi köpeğe de hayranım ama onlar sevdirirken kafasız bebecik, düşünürken de iyi kalpli, temiz niyetli yetişkinler gibiler. çocuk kafası çok değişik. (gerçi o da çift sayılı yaşlara gelince bitiyor.)

    fahrettin'le hikayenden aklıma gelen anı anlatcam hemen. eskiden merdaneli çamaşır makineleri vardı hatırlıyor musun? 6-7 yaşında falanım, komşu geldi oturmaya bize bir gün. yanında da benim yaşımdaki gerzomat oğlu. makine neden bilmiyorum banyoda değil, evin epey geniş bir holü var orada çalışıyor. annemler salonda çay may içerken biz de makineye bakıyoruz aaa nasıl çalışıyor diye. bu salak dedi ki "sen kızsın korkarsın elini oraya sokamazsın" (ora dediği, merdanelerin arası, dönen merdanelerin!) tam bir beyinsizim ya ben, malım ya! gaza geldim, hadi lan oradan sensin korkak diye haaaart diye soktum elimi. sonrası yok. şok ve travma karışımıyla beynim silmiş sanırım.
    çığlığı basınca karşı apartmanda muayenehanesi olan doktora taşımışlar, neyse ki bişi kalmadı ama ben salaklığımla kaldım.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Ya tabii ki aşırı bilimsel bir deney bence de ahhahhhahha :D Zaten Fahrettin tıp okudu, nöroloji uzmanlığı filan yaptı. Kesin onun başının altından çıktı bu kitap sulama işi, ben saksı gibi bir çocuktum.

      Tabii ki hatırlıyorum merdaneli çamaşır makinelerini, artık zekamdan ne kadar endişe ediliyorsa o merdaneler bana devamlı gösteriliyordu, "SAKIN HA!" diye ahhahhhahha :D Şu anda sokarım ben elimi o aralığa, hiçbir şey öğrenmedim hayattan.

      Delete
  2. Aklım gitti. Ayşe teyzeye madalya falan vermek lazım cıngar çıkmadıysa o kadın cennetlik.. Fakat olabilir de, şimdi düşünüyorum bizim evde de aynı hadiseler dönüyor ama ben bir Hint buzağısı kadar sakinim. Ama yok, kitaplarımın ucu ıslatılsa delirirdim ben yok.....
    Ya bu mim çok güzel ama ben hiç bişey bulamıyorum yazacak, bi aklımı toplayıp gelsem ya...

    ReplyDelete
    Replies
    1. Valla çıngar çıkmadı diye hatırlıyorum, sanırım sahnenin yarattığı şok daha baskın çıkmıştı. Zaten düşünüyorum da şimdi, bu büyük ihtimalle Fahrettin'in daha çok üstüne kaldı. Çünkü aynı senelerden kalma bir başka anıda plaja gidiyoruz gene bu dörtlü, çantaları yere bırakıyoruz, annemle Ayşe plaj havlularını şöyle bir silkeleyip yere seriyor. O havlular yere değmeden Fahrettin bir takım çocuklardan dayak yiyip gelmişti.

      Mim çok güzel, yarının sorusuna bir cevabım yok. Kalan soruların hiçbirine cevap gelmiyor aklıma. Artık kısmet, girdim bir kere :) Gel hadi sen de.

      Delete
  3. Bayılıyorum senin challenge yazılarına, sen hep yap lütfen :). Bu anı müthiş ya, senin anılarını okuyunca kendimi düşünüyorum ya çocukluğum çok yavan geçmiş ya da hafızam kötü ben hatırlamıyorum. Gerçek kesin ikisinin ortası bir şeydir ama kitap sulama gibi bir anım olsa hatırlardım herhalde, sakin bir çocukluğum olması da olası :). Senin anına gelirsek, çok mantıklı :D. Farklı yerden bakmak böyle bir şey ve bence çok güzel :D.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Ay çok teşekkür ederim🧡 Kendi kendime yazamayacaktım, valla iyi oldu :) Fakat gerçekten bu kadar çok arkadaş hikayem yok, bundan sonrası çok zor olacak :D
      Benim çocukluk anılarımın %95'inde bir yerden düşüyorum, korkunç şekilde hastalanıyorum, kendi kendime resim yapıp kitap okuyorum filan. Geri kalan maceralarda da hep yancıyım :D

      Delete