Okul kelimesi bile bana anksiyete vermeye yetiyor, hiçbir zaman sevmedim okul denen kurumu.
Okuldan bir arkadaş olarak anılmayı sanırım en çok Memo hakediyor, ilkokuldan liseye kadar aynı okula gitmeyi başardık Memo'yla. Aynı mahallede oturuyorduk, 12 sene her gün aynı saatlerde aynı şeyleri yaptık mecburen. Üniversite için o Ankara'ya gitti, ben İzmir'de kaldım.
Feysbuk profiline girip şunu çaldım, aşırı 90'lar vesikalık. Türkiye'de yaşamıyor çok uzun zamandır ama başarabilince hâlâ görüşüyoruz, fotoğraf var mı? Tabii ki yok. Görüşüyoruz dediğim de, en son 12 sene önce filan Ankara'ya gelmişti, ben de yarı delirmiş bir dönemimdeydim. Biraz bira içtik ve ben kafasını ütüledim.Memo benim kendi kendime edindiğim ilk oğlan çocuğu arkadaşlarımdan, oğlanlarla da arkadaş olunabileceğini sayesinde idrak etmiştim. Hiçbir zaman birbirine yapışık yakın arkadaşlar olmadık ama beni sevdiğini biliyorum, ben de onu seviyorum. Çok nevi şahsına münhasır bir çocuktu, hâlâ öyle. Heavy metal de gene Memo sayesinde hayatıma girdi. Iron Maiden - Fear of the Dark'ı kasete çekip bir sabah servis beklerlen elime tutuşturdu, "Al şunu, biraz iyi müzik dinle lütfen" diye. Herhalde başkası vermiş olsaydı dinlemezdim ama Memo'nun hep ne yaptığını bilir bir hali vardı. O albüm tam benim gibi bir tipi Iron Maiden ile tanıştırma albümüydü, "Ay neler oluyor oha?" diye diye dinledim. Kısa sürede odama posterlerini asmaya başlamıştım.
Şimdi Amerikan dizilerinde filan "nerd" diye gösterdikleri çocuklar gibiydi biraz Memo; bilgisayar oyunu, müzik ve araba tasarımları filan. Gidip hem Çin Dili hem de bilgisayar okudu, Almanca zaten ana dillerinden biriydi, çok acayip işlerde çalışıyor yıllardır.
Bir de Fırat var, ortaokulda kesinlikle arkadaş filan değildik, lisede başka okula geçmişti zaten. En azından bir 25 senedir görmedik birbirimizi. Şimdi Instagram'da "Canım benim kalp kalp kalp", "Evet Fıratçım, allah belasını versin bunların", "Minacım senin beyin kıvrımların hep karamelizeydi zaten ahhaohahha" haline geldik biraz ama yani bunun da bir altyapısı var.
Bahsettiğim okul, Almanca eğitim veren bir anadolu lisesiydi, haftada 3bin saat çeşit çeşit Almanca dersi vardı. Bunlardan birine hayatımda gördüğüm en çapsız öğretmen ve en berbat insan giriyordu. Bir gün dersin orta yerinde kalktı, ön sıralarda oturan kızlardan birinin elinden hart diye bir defter aldı. Ve yüksek sesle okumaya başladı defterden. Meğer kız çaktırmadan günlüğüne yazıyormuş. Kızın günlüğünü bütün sınıfa okumaya başladı herif! Ortaokul öğrencisiyiz, ay düşünebiliyor musunuz kızın neler hissettiğini?! Hangi iki prensip sahibi velet ayağa fırlayıp "Bunu yapamazsınız!" diye itiraz etti herife o 40 kişilik sınıftan?
Eveth. Herif dersten sonra Fırat'la beni sınıfa kapattı, aile terbiyesi almamış olmamızla başlayıp türlü hakaretler ekleyerek tüküre tüküre bağırdı da bağırdı. Akşamına Fırat'ın babası ve annem organize oldular, ertesi sabah okulu bastılar. Okul müdürümüz tatlı bir insandı, bu herifin her gün başka bir sınıfta başka türlü bir halt ettiğini, heriften kurtulmaya çalıştığını ama herifin inanılmaz torpilli olduğunu anlatmış bizimkilere. Velhasıl bu şekilde kurtulamadık bu mahluktan, şu şekilde kurtulduk: yaşasın kuduz ve gözükara liseli abilerimiz ve ablalarımız!
Önce arabasının lastiklerini doğramaya başladılar. Sonra okulun önünde bayağı dövdüler bunu, cam çerçeve indi. Sonra bir gün okula jandarma geldi ve bunu koluna girip götürdü. Asker kaçağıymış. Sıralama böyle olabilir, olmayabilir, çok sene geçti. Ama böyle kurtulduk.
Biz böyle kurtulduk ama eğitim öğretim camiası kurtuldu mu? Hayır. Son baktığımda İzmir'in iyi anadolu liselerinden birinde öğretmendi. Nasıl bir torpildir bu bilmiyorum. Her şeyin üzerine bir de Almanca konuşamadığını eklememe gerek yok sanıyorum.
Fırat'ın bir de beni bir potansiyel şiddet hadisesinden kurtardığı, bayağı sinematografik bir anımız da var. Sonra anlatırım artık. Şimdi gideyim, geri gelince yıllardır görmediğim başka arkadaşlarımdan bahsedeceğim şalanjlarca.
Blog yazılarını beğenme tuşu olmadığı için bir selam işareti bırakıp kapınızın önünden ayrılıyorum. İlgiyle takip ediyoruz 🌺
ReplyDeleteÇok teşekkürler🧡 Ay valla çok sevindim, selamlar sevgiler bizden 🌷🌸
DeleteOlaylar olaylar... Merakla bekliyorum sonraki anıları :). Bir de şeyi merak ettim ilginçtir, Fırat Türkiye'de mi çalışıyor?
ReplyDeleteOkul olaylı bir okuldu :D Ve hala aklıma bugün için yazacak bir şey gelmiyor, herhalde her şeyi unutmuşum ben. Fırat mimarlık okudu, sanırım hep İzmir ve civarında yaşayıp çalıştı. Bir süredir Bodrum'da yaşıyormuş. Yemyeşil, masmavi fotoğraflar koyuyor, biraz sinirlerim bozuluyor :D
DeleteFıratlar hep aynı oluyor galiba yahu, çökmüş düzene başkaldıran insanlar. Mina'larda öyle tabii :) Bu insanlar şans, arkadaş falan değil dümdüz şans işte.
ReplyDeleteFırat'ın karizmasını göçerteceğim şu anda, 90'ların başında aşırı repçiydi. Vanilla Ice filan. Gerçi o kadar iyi yaşlanıyor ki yani iyi ki yaşlanıyor diyesim geliyor, zaten güzel bir çocuktu, yıllar hiçbir şey götürmediği gibi bol keseden rötuşlar yapmış. "Abi benim göz kapaklarım buruşmaya başladı, sen neden böyle görünüyorsun?" diye ağlaştım geçen gün, 300 tane filtre bastığım fotoğraflarımı övüp avutmaya çalıştı :/
Deletememo çok yakışıklı çocukmuş, servis beklerken görsem aşık olabilirdim.
ReplyDeleteiyi erkek arkadaş edinmek gerçekten çok zor bir şey çünkü zaten iyi ve akıllı eril birey bulmak zor bir de içlerinden aşık olunası yakışıklıları eleyince geriye çok bir seçenek kalmıyor. bak düşündüm şimdi dört gündür arkadaş mimi yazıyorum, hepsi kız. neyse ki yarın sevdiğim bir eril bireyden bahsedeceğim sonunda.
senin fırat'ın aynısından bende de var. ortaokul arkadaşım şebo. okulda tek ilişkimiz sıra arkadaşlığından ibaretken facebook'la tekrar hayatıma girdi ve birbirimize bayılmaya başladık. çok değişik bir kafası var bu arkadaşlık türünün de.
almanca öğretmeninden nefret ettim. bunların hakikaten sırtı yere gelmiyor, hâlâ varlar ve her yerdeler lanet pislikler. :(
Ya ben de vesikalığını çalarken fark ettim, bayağı grunge yakışıklısıymış Memo. Düşünüp duruyorum, hiç ne yapardık ne ederdik hatırlayamıyorum. Bir gün sinemaya gittiğimizi hatırlıyorum 3-4 kişi, Kurtlarla Dans mıydı, emin değilim. Memo sıra arkadaşıma aşıktı, ben ayarlamış olabilir miyim bu sinemayı? Sıra arkadaşım da Fırat'tan hoşlanıyordu ahhahhha, sonra çıktı onlar Fırat'la bir süre. Sınıfın ilk çıkan çifti oldular galiba. Benim hoşlantılarım hiçbir yere varamadı. Bir tanesiyle yıllar sonra karşılaştık, haberi yokmuş benim hislerimden. Ben bütün okul biliyor sanıyordum :/
DeleteValla benim hiç kalmadı iyi erkek arkadaşım. Eski arkadaşlarım hep uzakta. Şafak'la evlendiğimizde ben 31 yaşındaydım, adamın kafasında en ufak bir fikir yok ben neydim ne oldum. Geçen gün çocukluk arkadaşım geldi, genelde kocası ve çocuklarla geliyor, bu sefer tek başına geldi. Müzik filan dinledik, nihayet biri "Oğlum biz 14 yaşındaydık, şu olmuştu bu olmuştu, şuralara giderdik" diye bir perspektif verdi kocama. Ben anlatınca aynı etkiyi yapmıyor.
Almanca öğretmeni korkunç bir yaratıktı. Yazıyı yazdıktan sonra Fırat'ı dürttüm, "Şu yetişkin aklımla düşünüyorum da bence o herif sapıktı" dedi. Valla çok mümkün.