Çiçekçiye gidemiyorum, barbar kocamın dünkü budama histerisinden arta kalanlarla idare edeceğim.
Ne yaptığını bildiğini hiç sanmıyorum; sinir içinde dal kesiyordu, gübre döküyordu, yanaşıp bir şey de diyemedim. Umarım canına kastetmemiştir gariban bitkilerimizin.
Ben de akşamsefası tohumlarını ektim. Bir paket de petunya tohumu buldum çekmecede, şu yapımarketlerde filan satılanlardan. Onları da ektim, bilmiyorum çıkar mı. Başka bir boş saksıya da arpa ektim, köpenkler arada yiyiyor. Toprak bitti bunları yapınca, aslında tam bu aralar seraya gidip çiçek ve toprak alırdık her sene. Bu sene elimizdekilerle idare edeceğiz.
Patatesi ve sardunyayı terasa çıkardım ama şüpheler içindeyim, belki de erken daha. Domates ve biber ekeyim diye heyecanlandım, geç kalmışım. Geçen ay çimlendirmeye başlamam lazımdı evin içinde. Gene de içimden "Ay belki olur?!" diye biber ekmek geçiyor, bunu bir düşüneyim.
Benim gariban çabalarım bir yana, memleketimizde bir Çiftçiler Sendikası varmış. Sabah internetlerde dolanırken rastladım, 17 Nisan Dünya Çiftçilerinin Mücadele Günü vesilesiyle bir mektup yayınlamışlar. Mektup şurada. Büyük şirketlere ve zincir marketlere karşı yerel köylü kooperatiflerini, küçük üreticiyi, komşumuzu ve yerel tohumları desteklemeye çağıran mektup, "Toprak, Onur, Yaşam!" diye bitiyor. Gerçekten topraktan ve sudan daha önemli bir meselemiz yok bence de.
Bir arkadaşım şunu paylaşmış:
Ay çok da severim, acayip eski arkadaşım, nasıl güzel dans eder, şu anda görsem Dirty Dancing usulü koşarak atlarım, havada tutar. Fakat külliyen yalan şu paylaştığı şey.
Hiçbir şey durmadı, tüketim tam gaz devam ediyor, normale filan dönmedik. Tam tersi normalden gittikçe uzaklaşıyoruz. Bütün lüzumsuz tüketimimiz kargo çalışanlarının, Getirci ve Bana Bi'ci kurye çocukların üzerine çökmüş vaziyette. Evden çıkmayan kesim alıştığı gibi yaşamaya devam edebilsin diye daha çeşit çeşir Getir Metir çıkacak ortaya. Kapitalizm çünkü, yeter ki biz para harcayalım. O avmleri yarın açsalar tıklım tıklım dolar hepsi, allahaşkına dolmaz mı?
Ama işte oturup düşünmek için bir fırsat bu. En azından çocuklarımıza bir şey anlatmak için bir fırsat. Ada'ya (kendim doğurmuş olsam bu kadar sevmeyebilirdim, yakın arkadaşımın kızı) daha ilk günlerde anlattık, sen evdesin ama çalışanlar var, bir düşün gerçekten neye ihtiyacın var diye. Eşya taşımaktan canı çıkmış bir kargo çalışanını görüp de anlamasına gerek kalmadı, anladı ne dediğimizi. Şimdi can sıkıntısından her gün online alışveriş yapan sınıf arkadaşlarını dehşetle izliyor. Bizimki de gayet giyinsin etsin, makyaj malzemesi alsın, dışarı çıksın filan bir kız çocuğu. Üstelik hiçbirimizden korktuğu da yok, biz başardıysak herkes başarabilir. En son alabaş turp almak için çıktı dışarı ahhahhha ay allahım, Zara'dan kurtardık ama nasıl oldu bilmiyorum turp hayatının başköşesine oturdu çocuğun.
Hazır buralara gelmişken iki şey soracağım. Ayrancı-Cinnah-Tunalı civarında gidip alacağım ya da kendileri eve giderken bize de bırakacak kahveci var mı bildiğiniz? Çekirdek kahve, herhangi bir tür olur. Yeter ki kargoya vermesinler.
İkinci soru da bunun aynısı ama sebze, meyve ve süt ürünleri için. İstanbul civarındaki bazı çiftlikler gibi tarikata dönüşmemiş, makul fiyatlı, gerçekten kendi ekip biçen küçük üretici biliyor musunuz Ankara'da?
Ne zamandır Mansur Bey'den bahsetmedik, Mansur Bey'den bahsedeyim çünkü Mansur Bey ne yapması gerektiğini biliyor:
Ankara'da oturuyorsunuz ve çölyaklı mısınız? Onu da düşünüyor:
Müzikli şalanjın dünkü ve bugünkü maddelerini de yapıvereyim. Sahilde dinlenecek bir şarkıya tabii ki Akdeniz Akşamları yazmak istiyorum ama Saçaklı yazdı geçenlerde, o yüzden ikinci tercihimi bırakıyorum:
İç Anadolu'da yaşıyoruz, sahil filan gördüğümüz yok. Bana daha ziyade yaz akşamüstlerini hatırlatıyor Kokomo. Terası yıkamışız, parmak arası terlikler, masaya sürahiyle içecek taşıyorum, bardaklara kağıt şemsiye sokuşturuyorum, güneş kıpkırmızı batıyor.
Bütün gün aklıma takılan bir şarkı. Sabah uyanır uyanmaz kafamda çalmaya başlayan ve bütün gün kurtulamadığım bir grup şarkı var, biri şu:
Bir diğeri de şu:
İzzet Altınmeşe'yi de seviyorum ama bunu Grup Yorum daha güzel icra ediyor.
Özgür şarkılar ve özgür topraklar dileğiyle olduğum yerde tek kişilik küçük bir halaya giriyorum, çabucak öberek gidiyorum.
Ay Kokomo <3 Bu adamların vıcık mutluluklarına sinir olsam da harika şarkılar yapmışlar haklarını vermeli.
ReplyDeleteBen de pek bir şeyin değiştiğine inanlardan değilim. Tam aksine kötüye gidiyor çünkü insanlar haddinden fazla tüketmeye başladı. Belki elbise almıyor, televizyon almıyor ama yemek konusunda gereksiz bir stok ve israf var. Bu arada pet shoptaki hayvanları taşımışlar. Tabii nereye taşındılar, hayattalar mı o detayları öğrenemedim. Umarım iyidirler.
Bana da sorsalar "Beach Boys mu, ay ne bileyim, dinlemiyorum hiç" derim ama dinliyorum aslında, farkında değilim. Şu Kokomo'nun bana verdiği sevinci çok az yerde bulabiliyorum :)
DeleteBu taraftakinde bir süredir hayvan yokmuş zaten. Gene de bir tur atmaya çıkmayı düşünüyorum yarın, hangi dükkanlar açık, neler oluyor mahallede merak ediyorum.
yaa sevgili mina, böyle gündemlerimiz ve yaptıklarımız ve düşündüklerimiz o kadar çakışıyor ki, sürekli okuyasım, yorum yazasım filan geliyor. resmen nabız tutuyorsunuz, bunu çok seviyorum. uzun uzun yazıp boğmayayım, esat'ta esat caddesi bitimindeki çiçekciye yeni çiçekler gelmiş, değişik değişik, fiyat da makul, daha doğrusu ablanın 40 dediğine abi 30 diyor, akşama doğru uğranabilir. ben de kahve bakınıyordum iki gündür. instağğramda bir kaç yerde buldum gibi, ama almadım. bizim sokakta yaşlılara araba ile sebze meyve satan birileri var. geçen süt de sattıklarını gördüm, gene görürsem telefonlarını alabilirim, denersiniz. teşekkürler, sevgiler.
ReplyDeleteÇünkü sen de evde oturduğunda camdan dışarı bakan bir dertlisin, biliyorum, hep görüyorum instagramlardan. Ben Esat'a kadar maskeyle yürüyemeyebilirim, nefes alamıyorum maskeyle. Ama dur Şafak'ı ikna edersem arabayla gidebiliriz. Güvenlik'teki hep gittiğim çiçekçiye bir bakacağım, açıksa ondan alırım, eve taşımam kolay olur.
DeleteKahveci buldum o arada. Güvenlik'teki Sloth Kafe'nin içine girilmiyormuş ama kahve alınabiliyormuş. Bir de Mesnevi'nin Güvenlik tarafına doğru köşesinde Coffee Code Roasters var, onlar da eve getiriyorlarmış diye duydum. Fakat bir telefon numarası bulamadım, kargo mu yoksa kendileri mi getiriyor bilmiyorum. Bir çıktığımda uğrayıp bakacağım.
Valla olur şenaybeyciğim, ararım telefonla sebze meyveciyi. Sevgiler bizden ♥♥♥
Toprak ve su, aynen öyle! Bu aralar daha çok ekoköyler, permakültür, ekoloji vb türde kitaplar okumak istiyorum, yazın güzel denk geldi :).
ReplyDeleteHarika Avcı da sürpriz oldu üzerine :).
Harika Avcı hayatımdan çıkmamakta ısrar ediyor, herhalde böyle yaşayacağım, yapacak bir şey yok :)
DeleteAli Ekber Yıldırım var, tarım yazarı/gazetecisi. Yıllardır ne zaman denk gelsem ilgiyle dinliyorum, çok da saygı duyuyorum. Kitap yazdı, benim alışveriş yaptığım online kitapçıya bir türlü gelmedi, ha aldım ha alıyorum derken salgın patladı. Üretme Tüket kitabın adı, çok merak ediyorum. Biraz ortalık sakinleşince ilk iş sipariş edeceğim.
annemin köyünden akrabaları bana atalık tohum domates ve misin vermişlerdi. Misiri ektim ama olmadı, Vera hala onları sayikliyor, domates tohumlarını küflendirmisim. Beceremedim o isi ama bir gün hayalim yine bizim köyün atalık tohumları ile misin ve domates ekmek. Özellikle de domates.
ReplyDeleteBizim süt ve yoğurdumuz eve bes km bir çiftlikten geliyor. alabileceğimiz her seyi haftalık pazardan almaya calisiyoruz, olmayanları marketten. Cocuklugumun meyve sebzesini cok özlüyorum. Salatalık cikmis cümlesini kurmayı, domatesin üzerine tuz ekip soğusun yemeyi.
Ay bayağı bir iş çünkü ya bu bitki yetiştiriciliği. Ben nasıl olsa teras var, ekerim biçerim diyordum ama olmadı hiç arzu ettiğim gibi. Sonra bir arkadaşımın doğum günü partisine gittim, başka bir arkadaşının terasındaydı parti. Ya nasıl emek, nasıl uğraşmak, aklım gitti insanların teras bahçesini görünce. Tenteler yapmışlar, sırıklar, bazısı yarı gölge severmiş, bazısı başka bir şey severmiş. Deli gibi vakit ve emek harcamışlar, nefisti. Öğrenecek çok şey var :/
DeleteÇok şanslısınız, acayip şanslısınız ♥ İneğini görebildiğim bir yerden süt yoğurt almak valla hayallerimi süslüyor. Ay ben de özlüyorum ya çocukluğumun meyve sebzesini. Düşünüyorum, bizim evde koka koladan başka kötü gıda yokmuş resmen. O da her gün alınmazdı zaten. 30-40 yılda geldiğimiz yere bak, domates yerine sünger satıyorlar marketlerde.
ya hani zombi kiyameti gelse bahçede kendimiz ekip biçmek zorunda kalsak bittik ya hiçbir sey bilmiyoruz, ben bilmiyorum en azından. babam bu isleri bilen son nesil bizde. ben ve kardeşimle asırlık citfcilik bigileri son buluyor bizim ailede. Cok hüzünlendim su anda su duruma.
DeleteDün aradım benimkileri, incir meyve vermiş hiç beklemedikleri kadar, reçel yapmışlar. Limonun markette kaç para olduğunu duyunca fenalık geçirdiler, yıllardır limon almadılar para verip. Bir orta boy limon ağaçları var ya, bir ağaç. Zeytin çiçeklenmiş, çekişte yapacaklarmış ama bu sefer bir litrelik şişelere dolduracaklarmış, öyle daha iyi oluyormuş.
DeleteValla öyle dinledim, ne zeytin yapmayı biliyorum ne o ağaçlara bakmayı, en ufak bir fikrim yok. Ben kendimi atarım ilk zombinin kucağına, gerek yok yani boşuna direnmeye.
sögüs yemek ya Allah'ın cezasi bilgisayar
ReplyDeleteBunu da yayınladım çünkü allahın cezası bilgisayarla mücadeleni çok severek takip ediyorum :) ♥♥
Deleteha haa asiri koptum bu yorumuna :))))
DeleteKuryelere ben de çok üzülüyorum. Elzem şeyler tamam da alışveriş çılgınlığını sürdüren insanları anlayamıyorum bir türlü... Geçen gün kim hatırlamıyorum aslında ama bu konuyla ilgili farklı bir bakış açısı sergilemiş. Yeni işe atılmış online alışveriş konusunda desteğe ihtiyacı olan küçük işletmeleri unutmayalım gibi birşeydi... Evet bir açıdan haklı, işi gücü bırakıp kendi işini kurmaya çalışan bir sürü insan var. Destek de olmak lazım kabul ediyorm. Destek demek illaki aldığımızın hemen elimize ulaşması anlamına gelmiyor. Arkadaşım ben bunu alıyorum ama kargosunu şu süreci atlattıktan sonra ver de diyebiliriz gibi geliyor bana... Neyse konuyu çok dallandırmayayım...
ReplyDeleteMansur Yavaş'ı tebrik ediyorum ve büyük bir keyifle izliyorum. Ankara için şahane şeyler yapıyor ♥
Valla süper bir fikir, 3 kilo kahve kredisi almış olayım, hayat normale dönünce tahsil edeyim. Bizim mahalle yeni açılmış küçük işletme dolu, kahveciler, kekçiler; bu dükkan patlamasından şikayet ediyordum ama şimdi çok üzülüyorum. Belki bütün köprüleri yakıp açtı biri o kahveciyi, büyük umutlarla.
DeleteÇıkıp turlayacağım mahalleyi, bunun çiçekçisi var, yufkacısı var. Mansur Bey ufak da olsa maddi yardım sağlıyormuş küçük işletmelere ama eğer açıklarsa bir şeyler alıp biz de destek olabiliriz di mi ya, valla ufkum açıldı şu anda.
Bende dün sütçüden yumurta alırken yan bahçedeki leylakları gördüm, geçen alamamıştım yabancı bir bahçeydi, komşular alışkınlar bana bahçeye girer resim çekerim olmadı iki dal çiçek alırım falan korkusuzca birkaç dal leylak alıverdim günler sonra vazoda çiçek :) gelip gidip kokluyorum, belediyelerin gerçekten takdire şayan işleri var izledikçe seviniyor, evyah söylendi engellenmese bari diye korkuyorum, aslında bir parça değişti bazı insanlar hem fikir hem yaşama tarzında ama dediğin gibi çok iyi bir tablo henüz oluşmuş değil hala, ısrarla eskiyi yaşamaya çalışanlar da var. Kargo ayrı bir vicdan olayı, bizde kargoyu eften püften işlerde yormamaya çalışıyoruz. Onbeşgünlük bir plan yaptık, onunla halletmeye çalışıyoruz, o yoksa bu, bu yoksa şu da olur mantığıyla. Parçalar çok hoş, halaya katılası geliyor insanın :)
ReplyDeletenot: Biberleri dene bence daha fazla gecikmeden, içimden bi ses çıkar diyor.
Sardunya dışarıda ölmesin ve çiçek açsın diye bekleyeceğim ben mecburen :) Apartmanın bahçesinde de hiç çiçek yok.
DeleteValla kaçımız biraz değişsek kârdır herhalde, beni hiç değişmeyen gençler daha çok sinirlendiriyor. Ada'nın o internetten kıyafet alan sınıf arkadaşlarının kafalarına şaplak atmak istiyorum. Demek ki analar babaları da aynı tas aynı hamam devam ediyor. Sen 20 yaşındasın, sen başka türlü bak di mi hayata? O da yok.
Ay tamam , şimdi senin de gazınla girişeceğim biberlere. Bakkal çok güzel yeşil biber yollamıştı, onlarım tohumlarından ekivereyim bari ya. Çıkarsa çok sevinirim, çıkmazsa hiç kalkışmamışım gibi davranırım :)
Ya evet bak illaki bişeyi atlıyorum Mina onu da yazacaktım, öncelikle bilinçli taptaze gencimiz Ada'yı tebrik ediyorum. Gerçekten aklı başında ve ayakları yere basıyor demek ki, bir tane bir tanedir geleceğe dair bir umut :)
DeleteTohumdanda olsa olur bence niyeyse öyle doğuyor içime müneccim de değilim ama, aynen çıkmazsa sen hiç kalkışmamış ben de hiç söylememiş olayım :)
Bir başka yazının altına kahveyle ilgili bir şeyler yazdığıma yemin edebilirim ama ispatlayamam. =/ Onun altından devam edeyim dedim ama beyin.dll bulunamadığından bu uygulama başlatılamadı. Esas kahve postun da bu olduğu için ben var buraya yazmak:
ReplyDeleteBu dayılardan haberin var mı?
https://www.instagram.com/bizimdegirmendukkan/
https://www.bizimdegirmen.com/kahveler
Ya yazdın galiba, evet. Ben sanırım düzenli aralıklarla ağlaşıyorum zaten buraya kahve diye. Bahaneyle gelip Le Hanım dinledim, iyi oldu :D
DeleteDayılardan haberim var, bir çeşit kahve vardı, bak şimdi çeşit de artmış. Gidemeyince eve sipariş verdim Bizim Değirmen'den, göremediler siparişimi, gördüler getirdiler, bu sefer de çeçil göğermiş, koymamışlar pakete. Beyaz, yağsız çeçil o kadar seviyorum ki. Neyse, kaşar çok güzeldi, kahveyi de yapıp içtim, çeçil kalbimde bir yara oldu, eve getiren oğlan uzun boylu ve yakışıklıydı. Torbayı verirken "Çeçil göğermiş, yollamadık" deyince peynir göğermesi ne demek anlarmışım gibi kafamı salladım, "Ay hay allah" dedim. Bahşiş vermeye kalktım, bir metre geriye sıçradı. "AY SAÇMALAMA LÜTFEN, BAK ALLAHIN ADINI VERİYORUM" filan diye üzerine yürüdüm. Zorla sıkıştırdım çok cepli yeşil solcu yeleğinin cebine. Biraz Türkiye'de sol hareketin özeti gibi oldu bu alışveriş.
Küflenmiş yani.
Deletehttps://www.yanatlisut.com/ardahan-peynir-cesitleri/gogermis-cecil-peyniri
Şu an suratım baş habisin konuşmasına 1 saat boyunca maruz kalmışım gibi. =/
İçimdeki dev varyemez yüzünden gıdım gıdım tükettiğim ve bu sebepten yeşerdikçe yeşeren yerlerini temizleyip kemirmeye devam ettiğim gıdaları düşünüyorum da; neden küflü peyniri gördüğümde amentü çarpmış ifrit gibi oluyorum acaba? Bu tırt mantıkla küflü peynir denen şeyi baş tacı falan etmem gerekiyor aslında ama rokfor, gorgonzola ya da danish blue gördüğüm anda burun kıllarım titreşiyor. Hadi gorgonzolaya belki pizza içinde diğer kardeşlerine yancı olduğunda belki bir derece katlanabilirim.
Bu arada tabii ki topluma faydalı şeyler yapanların burnu boktan kurtulmaz:
https://www.gazeteduvar.com.tr/kars-kayyimi-yerel-urunlerin-satildigi-kooperatifle-is-birligini-kesti-haber-1501517
Yok küflü peynir benim de yiyebildiğim bir şey değil, gorgonzola da dahil. Bir defa “Ay dört peynirli pizza mı?! Keşke on peynirli olsa!” diye sipariş edip günümü gördüm, benim vizyonum mozarella ve parmesan kadar, daha uzağa gidemiyorum. Bidona tıkıştırılmış tulum peynirine olan tutkulu sevgimi anlamıyorlar mesela bu evde. Koyun bitmiş, keçi aldım en son. “Sana keçi peyniri getirmiştim, gözüme baka baka tükürmüştün peynirleri?!” diye azarladı saygıdeğer eşim. Tükürmüşümdür eminim. Plastik bidon tulumlarının tekstürü ve keskinliği tam bana göre. Ondan biraz daha keskinini, kokanını yiyemiyorum. Deri tulumunu kıllı olduğu için yiyemiyorum. Kaşarın küfünü keser yemeye devam ederim ama rokfor filan, bir de bizim doğuda mağaralarda beklettikleri bir peynir var, unuttum adını, anlıyorum neden makbul olduklarını. Ama ben çiğneyip yutamıyorum.
DeleteYa valla eğer hala kayyum belediye başkanı denen şeyin normal olduğunu düşünen varsa belki şurayı okur da biraz şüphelenir. Adam gelir gelmez yöresel gıda kooperatifini kapattı, ilk iş olarak. Peynirleri yasakladı. Ayhan Bilgen çok düzgün bir insan, sokağa çıkıp sorsalar şu ya da bu partili Karslıların iyi şeyler söyleyeceğine de eminim hakkında. Seçilmiş belediye başkanını aldın, yetmiyor, bir de insanlara geçim kaynağı olacak kooperatifi kapatıyorsun. Yönetim şekli : Düşmanlık.
Bizim Değirmen’i kuran Veli Bey’e de herhalde kurşun döktürmek lazım, bilmiyorum bir leğenle gitsem ne düşünür. Neyse ama sonra bir şekilde hallettiler, peynirleri Bizim Değirmen etiketiyle üretiyorlar Kars’ta, dükkana geliyor Ankara’ya. Başka kooperatiflerden de alıyor Veli Bey, bakliyattı baharattı undu filan.