Ay soruyu okuyunca biraz buhran bastı beni ne yalan söyleyeyim, keşke kitaplar da dahil olmak üzere hayatımda bir düzen olsa.
Okunmamış kitaplar önce bir süre masaların üzerinde dolanıyor, sonra yatak odasındaki kitaplığa gidiyor, üzerinden 5 sene geçip de hala okunmuyorsa koridordaki kitaplıkta buluyorlar kendilerini. Sistem genel hatlarıyla böyle.
Kuyruklu yıldızı göremedik, bütün gece aradık ama olmadı. Büyük Kepçe'nin alt tarafındaki iki yıldız güç bela seçiliyor, ufuk çizgisine doğru indikçe yıldız mıldız görmek mümkün değil çünkü şehir ışıkları carıl carıl sabaha kadar. Ama bir meteor gördük, bayağı da parlak kaydı gitti, onunla avunduk.
Barbar kocam ekmekleri beğenmedi. Aldığımız şaraplardan bazıları sirke çıktı. Öyle "Ayyy sirke gibi ne kötü şarap!" da değil, yer silersiniz, öyle sirke. Daha şişeyi açmadan anladım zaten, berrak değil, çamur gibi bulanık. Allahtan başka şaraptan sangria yapmıştım, onu içtik.
Bu gökcisimli ve sangrialı ambiyansımız barbar kocamın "ADANA KEBAP YAPACAĞIM BEN!" isyanıyla rezil oldu. Satır filan almış meğer, 3 saat sürdü hazırlıkları. Olmadı komşular, kebap da olmadı, şişlerin üzerinden yavaşça kayarak ateşe düştü kebaplar. Benim en ufak bir fikrim yok nasıl yapılır, kocam da yenilgiyi kabullenirken itiraf etti, iki adet youtube videosunun ilk ikişer dakikalarını izlemiş sadece.
Yoğun bir kebap dumanının içinde oturmuş olduk bütün gece, iyi oldu, bir nevi tütsü yani bu da.
Bir süredir kırdığımız cam eşyanın da haddi hesabı yok, kimsenin işleri bir adım ilerlemiyor, Kudi'nin dirseğinde yara açıldı ve durmaksızın yalıyor, evin interneti bozuluyor sık sık. Annemlere de şarap yollamıştık, yarısı ortada yok siparişin. Durduğum yerde an be an şişiyormuşum gibi geliyor.
Zamanında Zihnibey'den arakladığım şu imajı kullanmanın tam zamanı diye düşündüm:
Sürünerek gidiyorum, gene de öbüyorum.
Evde yaptığım hamburger, pide,lahmacun kebap falan ne varsa yok olmuyor, şekli benzese tadı benzemiyor. İmaja bittim ama haftanın birkaç günü bende bu moddayım valla :) kırılan cam iyidir nazar çıkar :)
ReplyDeleteYa benim 20 senedir yaptığım aynı pilav bazen olmuyor, Şafak'taki bu dev kendine güven hali beni çok şaşırtıyor :D Adana şişi de almış, üstelik öyle 5 tane filan da almamış, 30 tane almış Derya ya. Ahhahha ay sinirlerim bozuluyor :D :/
Deleteİmaj çok güzel di mi :D Hislerimize tercüman :)
Ya ben de öyle dedim hep, nazar çıkıyor diye. Yeşil su bardakları vardı, onlardan mesela 3 tane gitti. Ve bir kırılıyor ki bu yeşiller, binlerce kıymık saçılıyor her yere. Aşırı nazar yüklenmiş bizim eve :D
İlk deneme için şiş çok fazlaymış hakkaten 😳
DeleteNeyse deneyim bunlar, çok pis oluyor minik kırıklar aman dikkat sağlıcakla kal 😘
Ay ahahahaha :D Daha yazıyı açmadan görseli görünce gülmekten bir hal oldum, ne efsane bir programdı ya. Ara ara bakıyorum hala. Son büyük televizyonculuk işlerinden biridir. Bülent Hanım-Banu Hanım-Safiye Hanım üçlüsünü kim düşündüyse vallahi helaaaaaal (Bülent Hanım tonlamasıyla) olsun. Kasım'da kısmetse konserine gideceğim inşallaa.
ReplyDeleteBu aralar Merkür yine bir haltlar karıştırıyor olabilir mi? Zira benim burada da maşallah dakka başı elektrik gidiyor. Ama sinsi gidişler. 5-10 dakika. Uzatmıyor. Ama unutturmuyor da. 3-4 saatte bir yokluyor. Diş ağrısı gibi. Açtım telefonu, "beyefendi planlanmış bir arıza görünmemekte" "e tamam ben de farkındayım, sonuç ne ne zaman tamir olacak" "şikiyiti kiydinizi ildim" "-__-" Aynen böyle. Sene olmuş milattan sonra 2020 ama cağnımız ciğerimiz başkentimiz diskotek gibi. Işıklar yanıp yanıp sönüyor. 300 500 :D
Barbar Bey'i kutluyorum cesaretinden. Ben pandemi dönemi evde herkes ekmeğin kebabına her şeyini yaparken veya çalışırken kılımı kıpırdatmadım. Sonuç vermese de bu yola çıkması bile bir şey :D
Duman altında "Bir Ben Bir Allah Biliyor" açsaydınız tam uyardı ahaha. Kudi'yi öpütk.
Ay dün bütün gün güldüm görsele ahhahhaha :D Teyzem 1960'larda Amerika'ya yerleşti, gelir giderdi ama tabii burada yaşamak gibi olmuyor, sevdiği sanatçılar sanki zamanın içinde donmuş gibi oldu. Kuzenim de o zaman kapsülü Türkiyesini tanıyor sadece. Geçen gün Bülent Hanım'ın bir sabah programında ağlarken videosunu gönderdi, "Ay ne oluyor burada?!" diye. "Aynı gün hem annesini hem de bestie'sini kaybetti, 'Hayatta kimsem kalmadı, herkes gitti' diye ağlıyor" dedim. Kuzenim üzüldü, ben üzüldüm, Bülent Hanım zaten iki gözü iki çeşme ağlıyor, mahvolduk hep birlikte :/ Neyse yani Amerika'da bir yerde Zeki Bey, Safiye Ayla, Kemal Sunal filan hala yaşıyor; pek Türkçe konuşamayan kuzenimin dünyasında :)
DeleteMerkür retrosu bitmiş ama bir süre gölgesi etkilemeye devam edebilirmiş. Sanırım şimdi böyle 2-3 hafta retro metro yokmuş ama sonra gene gümbür gümbür geliyormuş ters açılar, kızgın gezegenler, her türlü felaket :D Burada da ara ara kesiliyor aynen anlattığın gibi elektrikler. Su gider gibi oluyor ama tam gitmiyor, tam akmıyor da.
Ay bu Eskişehir yolu etrafında, Çukurambar civarında filan diktikleri o çok uzun binaların hepsinin neon ışık süslemeleri var. Buradan bakınca ufuk çizgisini değil bunların diskotek ışıklarını görüyoruz. Mavili morlu. Bir tanesinin ışıkları 5 dakikada bir değişiyor, hop kırmızı, hop mavi.
Barbar Bey'in bu girişimleri bir neticeye ulaşmıyor genelde ve arkasında hiç kullanılmayacak ekipman bırakıyor. Ben şuraya iki yazı yazana kadar bir de bıçak bilemeye başladı hobi olarak. Bileme taşları var şu anda evde birkaç çeşit :/
Duman altında Bir Ben Bir Allah Biliyor fikrini not aldım ahhahhhaha :D
Kocamın engin bilgisine başvurdum, Adana kebapların şişten düşmemesi için hamuruna birazcık karbonat katmak gerekiyormuş. Neyse iyice öğrenince yapar, bizi de davet edersiniz, o zamana pandemi de biter. Ben köpenklere bana yaklaşma derken hiçbir şey yiyemem, elimdekini ya Kudi'ye, ya Koko'ya kaptırırım. Hoş Gürol varken hiçbir köpek bana yüz vermez. Adam Tunalı'ya doğru yürürken arkadaşın evinin önünden geçiyor, arka bahçede duran köpek kokusunu mu alıyor nedir, ön tarafa koşturup ortalığı velveleye veriyor. Yoldan sapıp parmaklık arkası köpenk seviyoruz :)
ReplyDeleteHemen ilettim karbonat detayını, gözleri açıldı heyecan ve aydınlanma ile. Valla Kudi efendi gibi oturup bekliyor bir kenarda ama Koko'dan kurtulmanın bir yolunu henüz bulamadık. Ve tam bir it olduğu için masada en çekinen, en köpeğe alışık olmayan kimse tespit edip ona yapışıyor. Çenesiyle itiyor, eliyle vuruyor, kafasını insanın dizine bastırıp ağlıyor. Ada'nın bir arkadaşı birkaç kere geldi mangala, korkuyordu bu ayıdan. "Ne istiyorsa vereyim, yeter ki üstümden insin" diye her şeyi Koko'ya yedirdi. Çocuk eve aç döndü, Koko da 24 saatlik bir ishal macerası yaşadı mide fesadı kaynaklı.
DeleteSenin etrafına çit çekeriz :D
Ahahahah, baya güldüm ama olaylardan çok anlatışına :). Çok seviyorum okumayı seni :). Şaraplar üzmüş, kebap youtube videosu olması da ilginç, ahahhaah :).
ReplyDeleteAhhahhha ay yaaa teşekkür ederim ❤😂 Hem buraya yazınca biraz etkisi azalıyor dertlerimin :D Valla şaraplar bozuk çıkmaya devam ediyor, annemlerde de durum aynı. Kebap videoları var valla :D Karantinanın en sıkı döneminde videodan izleyerek çiğköfte yapmıştı birkaç sefer, onun gazıyla girdi bence kebaba. Kebap daha incelik isteyen bir işmiş anlaşılan :)
Delete